MUHDESATIN AİDİYETİNİN TESPİTİ DAVASI

Ortaklığın giderilmesi davası yargılaması sırasında, kentsel dönüşüm ya da kamulaştırma gibi taşınmazın el değiştirmesini gerektiren istisnai hallerde, bir taşınmaz üzerindeki muhdesatın, yani yapıların, eklentilerin veyahut dikili varlıkların kime ait olduğu konusunda, taraflar arasında ihtilaf çıkması durumunda başvurulan hukuki çözüm yolu muhdesatın aidiyetinin tespiti davasıdır.

Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası, taşınmaz mülkiyeti kapsamındaki en önemli hukuki davalardandır. Hem mülkiyet hakkı hem de tasarruf yetkisi belirlendiği için hukuki açıdan büyük önem arz etmektedir. Bu dava ile davaya konu taşınmazlar üzerinde bulunan yapılar, eklentiler veya dikili varlıkların kime ait olduğu tespit edilip muhdesatın hukuki durumu netleştirilerek mülkiyeti güvence altına almak amaçlanır.

Muhdesat Nedir?

Kelime anlamı itibariyle sonradan oluşturulmuş, sonradan meydana getirilmiş şeyler anlamına gelen muhdesat, hukuki açıdan tanımlanacak olursa bir taşınmaz üzerinde sonradan oluşturulmuş yapılar, eklentiler veya dikili varlıklara denir. Bu unsurlar, taşınmazın malikinden başka bir kimse tarafından inşa edilmiş ya da dikilmiş olabilir.

Örnek olarak:

  • Bir arsa üzerinde inşa edilmiş bir ev,
  • Bir tarla üzerine dikilmiş ağaçlar veya fidanlar,
  • Bir araziye yapılmış su kuyusu veya sera gibi kalıcı unsurlar.

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davası Nedir?

Bir taşınmaz üzerindeki muhdesat, taşınmazın malikine ait olmayabilir. Taraflar arasında muhdesatın aidiyeti hususunda ihtilaf çıkabilir. Taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatlar yani yapılar, eklentiler veya dikili varlıkların kime ait olduğunun belirlenmesi Türk Medeni Kanunu’na göre muhdesatın aidiyetinin tespiti davası ile yapılır. Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası, bir taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın  taşınmaz malikine mi, yoksa başka bir kişiye mi ait olduğunu belirlemek, muhdesatın hukuki durumunu netleştirerek mülkiyet hakkını güvence altına almak amacıyla açılan bir davadır. Taşınmaz maliki ile muhdesat sahibi arasında ortaya çıkan mülkiyet ve tasarruf ihtilaflarını çözmek için başvurulan hukuki çözüm yoludur.

Önemli bir husus da bir taşınmaz üzerinde muhdesat yönünden derdest ortaklığın giderilmesi davası, kentsel dönüşüm ya da kamulaştırma gibi taşınmazın el değiştirmesini gerektiren istisnai haller mevcut değilse muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açılamaz.

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davasının Hukuki Dayanakları

Türk Medeni Kanunu’nun 684, 686, 718, 722 ve 729. maddelerinde ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 19. maddesinde muhdesat kavramı, HMK 106. Maddesinde ise tespit davasının niteliği açıkça yer almaktadır.

Türk Medeni Kanunu’na göre muhdesat, taşınmazın maliki dışında bir başka kimse veya paydaşı tarafından inşa edilen veya dikilen, taşınmazın tamamlayıcı parçası niteliğindeki kalıcı yapılardır. TMK m.684 ve TMK m.686 hükümlerine göre, bir taşınmazın bütünleyici parçaları (mütemmim cüz), maldan ayrılamaz ve mülkiyeti maliki üzerindedir.

Yani hukuki niteliği itibarıyla muhdesat, bütünleyici parça (mütemmim cüz) olarak kabul edilir ve taşınmazın mülkiyetine tabidir. Ancak bazı durumlarda muhdesat, taşınmazın bütünleyici parçası değil, bağımsız bir mülkiyet konusu olabilir. İşte bu noktada aidiyet tartışması doğar.

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 19. maddesinin 2. fıkrası:

Taşınmaz mal üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlarından birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilir.

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davasında Arabuluculuk Dava Şartı Mı ?

Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasında arabuluculuk dava şartı değildir. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun yürürlüğe girmesi ile iş davaları, kira uyuşmazlıkları, ticari davalar ve diğer yalnızca belirli özel hukuk uyuşmazlıklarında dava şartı olarak arabuluculuk öngörülmüştür. Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası, gayrimenkul hukukuna ilişkin ve yalnızca tespit amaçlı bir dava olduğundan bu tür tespit davaları için dava açmadan önce arabuluculuk sürecine başvurma zorunluluğu yoktur. Taraflar dilerse, ihtiyari arabuluculuk başvurusu yapabilir. Yalnız ihtiyari arabuluculuk dava şartı değildir.

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davasının Şartları

Muhdesatın aidiyeti davası açabilmek için bazı şartların var olması gerekir:

  • Taşınmazın üzerinde muhdesatın varlığı: Davaya konu olan muhdesat (yapı, ağaç, sera, vb.) taşınmaz üzerinde fiilen bulunmalıdır.
  • Aidiyet İhtilafı: Muhdesatın kime ait olduğu konusunda taraflar arasında bir anlaşmazlık olması gerekir.
  • Hukuki Fayda: Davacının, muhdesatın aidiyetinin tespitinde güncel ve korunmaya değer hukuki bir yararı olmalıdır.
  • Belge ve Delil Sunulması: Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açılırken mudesatın varlığını ve aidiyet iddiasını destekleyen varsa tüm delil mahiyetindeki belgeler, sözleşmeler ve tanık kişilerin listesi mahkemeye sunulmalıdır.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

Görevli Mahkeme:

Muhdesatın aidiyetinin tespiti davaları, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görev alanına girmektedir.

Yetkili Mahkeme:

Davaya konu muhdesatın bulunduğu yerdeki mahkeme yetkilidir.

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davalarına İlişkin Yargıtay Kararları

14. Hukuk Dairesi 2016/10343 E. ,  2019/106 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 29.09.2014 gününde verilen dilekçe ile muhdesat şerhi verilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın dava şartı yokluğundan reddine dair verilen 23.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, muhdesatın davacıya ait olduğunun tapunun beyanlar hanesine şerh verilmesi isteğine ilişkindir.

Davacı vekili, 110 parsel numarası ile tapuya kayıtlı taşınmazda davacının 2/3 hisse sahibi olduğunu, diğer 1/3 hissenin ise davalıya ait olduğunu, dava konusu taşınmazın daha önce tamamının davacıya ait iken davalının … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/175 Esas ve 2013/199 Karar sayılı dosyası ile açmış olduğu, muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davası sonunda 1/3 hissesi davalıya geçtiğini, dava konusu taşınmaz üzerinde davacı tarafından inşaatı yapılan üç katlı betonarme bir ev bulunduğunu, bu evin mülkiyeti davacıya ait olup davalının hiçbir hakkı bulunmadığını belirterek 110 parsel numaralı taşınmaz üzerinde bulunan evin …’a ait olduğunun tapunun beyanlar hanesine şerh verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.

Davalı vekili, davaya konu taşınmazın ortak miras bırakanı tarafından yapıldığını, ayrıca bir an için bu binanın davacı tarafından yapıldığını kabul edilse dahi binanın ruhsatsız olduğunu, ruhsatsız binaların mülkiyetinin tespitinin mümkün olmadığını, bu tür binaların yok sayılması gerektiğini ve mülkiyetinin tespitinin talep edilemez olduğunu, davacı tarafından ortaklığın giderilmesi amacıyla bir dava açılmadığını bu nedenle de davacı tarafından bu davayı açmakta hukuku menfaati bulunmadığını, bu nedenle açılan davanın menfaat yokluğundan reddinin gerektiğini belirterek açılan davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.

Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur(4721 s.lı TMK 684/1 m). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK 718 m). 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır (TMK 722, 724, 729 m.ler). Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.

Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.01.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

(Muhalif) (Muhalif)

KARŞI OY

Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyoruz.

14. Hukuk Dairesi 2017/899 E. ,  2021/398 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 29/08/2013 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 05/05/2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan … vd. vekili ile davalılardan … tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.

Davacılar vekili, … ilçesinde bulunan 458 parsel, 149 ada 2 parsel, 148 ada 1 parsel, 150 ada 5 parsel, 151 ada 4 parsel, 48 ada 12, 44 ada 7 parsel, 260, 262, 405, 407, 413, 1135, 1136, 256, 520 parsel ve 1282 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki ortaklığın öncelikle aynen taksim, olmadığı takdirde satış suretiyle giderilmesini talep etmiştir.

Bir kısım davalılar taşınmazlardaki ortaklığın aynen taksim suretiyle giderilmesini isterken bir kısmı satış yapılmasını istemiştir.

Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu 17 taşınmaz için de ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmiştir.

Hükmü, davalı … … vd. vekili ile davalı … temyiz etmiştir.

1)Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, dava konusu 458 parsel, 149 ada 2 parsel, 148 ada 1 parsel, 150 ada 5 parsel, 48 ada 12, 44 ada 7 parsel, 260, 262, 405, 407, 413, 1135, 1136, 256, 520 parsel ve 1282 parsel sayılı taşınmazlar yönünden verilen mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün bu parseller yönünden onanmasına karar vermek gerekmiştir.

2)Dava konusu 151 ada 4 parsel sayılı taşınmaz yönünden yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran davalardır.

Paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik (%…) oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır.

Paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine ilişkin davalarda taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçaların (muhdesat) kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık olup da bunlar üzerinde bazı paydaşların (ortaklar) hak iddia etmeleri ve öncelikle bu uyuşmazlığın giderilmesini istemeleri halinde o paydaşa görevli mahkemede dava açmak üzere HMK’nın 165. maddesi uyarınca uygun bir süre verilmelidir. Mahkemece verilen süre içerisinde dava açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi, açılmadığı takdirde o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmesi gerekir.

Somut olayda; dava konusu 151 ada 4 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan muhtesatlar hakkında taraflarca hak iddiasında bulunulmuş olmasına rağmen yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca mahkemece, tarafların bu hususta ittifak edip etmedikleri üzerinde durulmamış, ittifak etmiyorlarsa bu konuda taraflara dava açmak üzere süre verilmemiştir.

Bu durumda mahkemece, öncelikle tüm tarafların muhtesat iddasını kabul edip etmediklerine dair beyanların tespit edilmesi, muhtesat konusunda ihtilaf bulunduğunda muhtesat iddiasında bulunan davalılara muhtesatın aidiyeti konusunda dava açmak için uygun bir süre verilmesi, açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi; tüm tarafların muhtesat iddiasını kabul etmesi veya muhtesatın aidiyeti davası açılıp da muhtesatın davalılara aidiyetine karar verilmesi halinde yukarıda açıklanan ilkeler gözetilerek bilirkişiden rapor alınmak suretiyle satış bedelinden ne kadarının muhdesata isabet ettiğinin yüzdelik oran kurulmak suretiyle belirlenerek, muhdesata isabet eden kısmın muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedelin payları oranında paydaşlara dağıtılması ve dağıtım oranlarının hükümde açıkça gösterilmesi; mahkemece verilen süre içerisinde dava açılmadığı takdirde o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, dava konusu 458 parsel, 149 ada 2 parsel, 148 ada 1 parsel, 150 ada 5 parsel, 48 ada 12, 44 ada 7 parsel, 260, 262, 405, 407, 413, 1135, 1136, 256, 520 parsel ve 1282 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davalı … … vd. vekili ile davalı …’in temyiz itirazlarının reddi ile bu parseller yönünden hükmün ONANMASINA; taşınmaz malın satış bedelinden payına düşecek paranın % 011,38 oranında hesaplanacak onama harcından peşin alınan 29,20TL’nin mahsubu ile bakiyesinin temyiz edene yükletilmesine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, dava konusu 151 ada 4 parsel sayılı taşınmaz yönünden davalı … … vd vekili ile davalı …’in temyiz itirazlarının kabulü ile bu parsel yönünden verilen hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 27.01.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

14. Hukuk Dairesi 2020/2318 E. ,  2020/4982 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 29/09/2015 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 22/04/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

_ K A R A R _

Dava, İcra ve İflas Kanununun 121. maddesi uyarınca alınan yetki belgesine dayalı olarak alacaklı tarafından açılan ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.

Davacı vekili, davalı borçlu …’in müvekkiline borcundan dolayı başlatılan icra takibi nedeniyle haczedilen borçlunun murisine ait dava konusu 463 ve 1206 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki ortaklığın aynen taksim, mümkün olmaması halinde satış suretiyle giderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.

Mahkemece, davanın kabulüne dava konusu taşınmazlar üzerindeki ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verilmiştir.

Hükmü, davalı … temyiz etmiştir.

1)Dava konusu 1206 parsel sayılı taşınmaz yönünden yapılan incelemede;

Paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine ilişkin davalarda taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçaların (muhdesat) kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık olup da bunlar üzerinde bazı paydaşların (ortaklar) hak iddia etmeleri ve öncelikle bu uyuşmazlığın giderilmesini istemeleri halinde o paydaşa görevli mahkemede dava açmak üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 165. maddesi uyarınca uygun bir süre verilmelidir. Mahkemece verilen süre içerisinde dava açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi, açılmadığı takdirde o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmesi gerekir.

Öte yandan, paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik (%…) oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır.

Somut olaya gelince; davalı … temyiz dilekçesinde Yenice Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/67 Esas sayılı dava dosyasında dava konusu taşınmaza yönelik muhdesat aidiyetinin tespiti davası açtığını beyan etmiştir.

Bu durumda mahkemece, davalı … tarafından açılan muhdesat aidiyetinin tespiti davası bekletici mesele yapılarak, adı geçen davalıya ait olduğuna karar verilen muhdesat yönünden gerekirse mahallinde yeniden keşif yapılmak suretiyle yukarıdaki ilkelere göre dava konusu taşınmazın tespit edilen toplam değerinin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiğinin yüzdelik oran kurulmak suretiyle belirlenmesi ve muhdesata isabet eden kısmın muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedelin ise tapu kaydındaki payları oranında tüm paydaşlara dağıtılması gerekir.

Mahkemece, değinilen hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün 1206 parsel sayılı taşınmaz yönünden bozulması gerekmiştir.

2)Dava konusu 463 parsel sayılı taşınmaz yönünden yapılan incelemede ise;

Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre, davalı …’in bu taşınmaz yönünden temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle; 1206 parsel sayılı taşınmaz yönünden davalı …’in temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle 463 parsel sayılı taşınmaz yönünden davalı …’in temyiz itirazının reddi ile bu parseller yönünden hükmün ONANMASINA; taşınmaz malın satış bedelinden payına düşecek paranın % 011,38 oranında hesaplanacak onama harcından peşin alınan 29,20TL’nin mahsubu ile bakiyesinin temyiz edene yükletilmesine, 15.09.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.